25 Ekim 2017 Çarşamba

FOSFORLU GLOW UV SAHTELER

Sizinde bir fikriniz var mı? Selamlar arkadaşlar GLOW ( ışığı hapseden-fosforlu) sahteler neden var? Özellikle kullanıldığı bir dönem, saat ya da  mevsim var mı? Sizin düşünceniz nedir, peki balık avlarken faydası var mı? Bana sorarsanız tabiki var deneyimlerime dayanarak sizlere de kullanmanızı tavsiye ediyorum.

Glow yani ışığı belli bir süre üzerinde hapseden maket balıklar, silikonlar kısacası balık avlarken kullandığımız kandırıcıları nerede ve ne zaman kullanmalıyız, fazla kafanızı kurcalamadan kısaca anlatayım; bu iş aslında tamamen mantık işi, ilk etapta fosforlu olduğu için aklımıza direk gece karanlık sularda kullanmak gelebilir ama bu tür sahteler gündüzde fazlasıyla işimize yarıyor, mesela gündüz derin bir merada işimize yarayabilir yada kapalı, düşük ışıklı (bulutlu) bir havadada işimize yaraya bilecektir.



Evet derin su dedik bu denenmiş ve verim alınmış bir durum ve eminim bir çoğunuz bunu denemiş olmalı, peki ya gece deyince akla ne geliyor? Glow su üstü bir sahte gece neler yapabilir tabi ki merada balık varsa affetmeyecektir ve bu defalarca denenmiş tecrübeyle sabitlenmiştir. Balığın bu tarz glow ve uv özelliği olan sahtelerden ürktüğünü söyleyenlerle zaman zaman karşılaşıyorum öyleyse milyon dolarlık firmalar boşuna bu sahteleri üretiyor diyorum gerektiğinde de deneyimlerimi anlatıyorum.  Zamanında kullanıldığında bu özellikteki kandırıcılar cazibesiyle balıkları rahatça kandırmaktadır... Aslında bu ürünün temelinde üreticilere kendileri gibi ışık olan Biolüminesans canlılar var, araştırdığınızda göreceksiniz.


 Bu canlılar arasında, balık avcısı olarak ilk aklımıza gelecek olanlar sanırım kalamarlar yada deniz anaları olacaktır. Edebiyle avlanan, avına ve avlağına saygı duyan bütün amatör olta balıkçısı dostlarımıza Rastgelsin...

23 Ekim 2017 Pazartesi

Fırat Turnası - Barbus Esocinus - Luciobarbus - Mangar

Tütün diyarında tabakadan tütün saran eller, derin bakan gözler, alabildiğine uçsuz bucaksız turkuaz mavisi Fırat suyu, büyüleyici… Dikkatli baktığınızda saatlerce etkisi altına alır insanı, duygularını paylaşırsın dertlerini gömersin suya ve rahatlatsın bir süreliğine.


Uzun uzun dinledik bu sefer Adıyaman Atatürk Barajında, dolu dolu üç gün, üç gece geçirdik değerli insanlarla, hepsi candan hepsi ciğerden yaklaşıyor birbirine, içten pazarlıksız ve misafirperver. Durup durup düşündüm kendi kendime eğer dünyadaki insanların hepsi böyle olsaydı ne olurdu? eminim hepimizin cevabı aynı. 



İlk gün güneş doğmadan alaca karanlıkta kamptaki arkadaşlarımın neredeyse hepsi inmişti su kenarına, Ankara'dan yola çıkarken kendi kendime söz vermiştim acele etmeden sindire sindire olta sallayıp etrafı gözlemleyecek ve güzel fotoğraf kareleri alacaktım. Yüksek bir uçurumdan aşağıdaki herkesi görebiliyordum bütün arkadaşlar harıl harıl çalışmaya başlamıştı sessizlik hakimdi, sadece kuş ve su sesi birbirine karışıyordu. Aşağı inmek için harekete geçtim ve bir kaç kare fotoğrafın ardından olta sallamak için kendime uygun bir pozisyon sağlayıp başladım at çek yapmaya, Ali abiyle göz göze geldik tatlı bir dille oturarak atış yapmam gerektiğini söyledi ve herkes gibi bende oturarak atış yapmaya başladım, biz aslında oturarak at çek yapmaya alışkın değiliz 🙂 alışmışız yürüyerek tarayarak at çek yapmaya, turlayıp dururuz gölün etrafını ama nerdeeee uçsuz bucaksız bu barajı turlamak... 


Etrafımızda üç ada vardı ve hepsi birbirine yakındı, güneş inceden kendini göstermeye başlamıştı tekneye atlayıp Ali abi ve bir kaç arkadaş en küçük adaya çıktık, ada o kadar küçüktü ki günün ilerleyen saatlerinde dalga çıktığında adanın ortadan kaybolduğunu gördüm, sanki sihirli bir adaydı açıl susam açıl, kapan susam kapan deyince ortaya çıkan ve kaybolan bir ada hayal ettim garip garip. Ali abi ve değerli ekip arkadaşları adanın sol noktasına doğru ısrarla atış yapmamı söylüyordu güneşin doğuşuyla birlikte ilk vuruş ilk çığlık ve bıraktı dedim Ali abiye bir yandan da takip ettiğini hissediyorum, aksiyonu bozmuyorum ve tekrar asılıyor bu sefer tasmayı basıyorum, daha önceden avladığım için kafa darbelerinden tanıyorum balığı Bizir Balığı diyorum Ali abiye ve saniyeler sonra arkamda güneş elimde bizir poz veriyorum Ali abiye.


 İlk balığımızı okuyup üfleyip livara attıktan sonra tekrar pozisyon alıp atış yapıyorum aynı noktaya ve bir kaç tur sardıktan sonra yükleniyor kalamaya bu sefer Fırat turnası diyor Ali abi ve ben Şabut olduğunu sesli düşünüyorum, tatlı tatlı kalama verip, kısa bir mücadelenin ardından balığı kepçeliyoruz. Şükürler olsun Rabbim şükürler olsun sana diyorum bu yeter diyorum bir kaç kare fotoğraf alıp derin bir nefes çekip bir sigara yakıyorum ve sevinçten gülüyorum kendi kendime. Şansımız açıktı ilk günden ekip olarak güzel balıklar aldık çok fazla balık saldık ve bir kaç gün bir birini bu şekilde kovaladı. Osman abi ve Mehmet abi bizlere kendi elleriyle yemekler yaptı geceleri ateş yaktık başına toplandık hatta misafir bile ağırladık kampımızda. Çamur banyosu yaptık, Çay içtik tütün içtik şarkı dinledik, türkü söyledik her dilden her telden. Açık havada binlerce yıldızı olan o meşhur otelde kampet üzerinde uyuduk, ılık ılık esen rüzgar ve mis gibi tertemiz hava, tertemiz insanların yanında. Edebiyle avlanan ve avına saygı duyan bütün dostlara Rast gelsin dileklerimle, Allah'a emanetsiniz...
Ekipman bilgisi;
Shimano Aspire Sea Bass 15-60gr
Shimano Stella 3000 XGFI
Daiwa Tournament Multi color 0.20mm Fladen Nidingen 28gr gold
DECOY PR-11 Power Roll Snap